The Translators İncelemesi

İki Bakış Bir Film
0

Filmin Türü: Gizem-Gerilim | Süre: 105 Dakika | IMDB: Link

The Translators Konusu

Les traducteurs, Dedalus isimli çok satan roman serisinin üçüncü kitabının aynı anda çevrilmesi için bir eve çağrılan dokuz farklı ülkeden tercümanın, kitabın ilk 10 sayfasının internete sızması sonrası zan altında kalmalarıyla gelişen gerilimli olayları konu ediniyor.

The Translators Yorumu

Ezgi'nin Köşesi

Seda Sayan der ki; Tek mekan filmi bir kültürdür. Ben tek mekan film hayranıyım. Sen seversin sevmezsin beni ilgilendirmez. Ben tek mekan severim. Bu başka bir şeydir.


Filmimiz misler gibi bir tek mekan filmi. Konumuz şu, çok satan bir kitabımız var, adı Dedalus. Film, bu kitabı diğer dillere çevirmek için görevlendirilmiş birkaç çevirmeni ele alıyor. Kitap çok önemli olduğu için çevirmenlerimiz bu süre boyunca tek bir yerde kapalı kalacak. Aman öyle şey olur mu demeyin, yks soruları öyle hazırlanıyor. E nasıl olur hiç etik değil derseniz, o sorular neden o kadar zor, ne sandınız derim size. Filmimiz de bu hesap aslında. Ben başlangıçta film için bir çıldırma hikayesi beklemiştim. Aynı yerde uzun süre kapatılan çevirmenlerimiz bir noktada yasaklı ilişkilerin kurbanı olacak ve iş, başarı hırsları onları birer katil edecek demiştim fakat böyle olmadı sevgili dostlar.


Film beklediğim yerden koparak apayrı bir yöne ilerledi.Bir baktım ki herkes oradayken kitabın ilk kısmı sızdı, dedim aman aman nasıl ola ki? Aklıma editör ve çevirmen arasında maddiyat için gizli anlaşmalar dahi yapılabileceği geldi ilk kısımlarda. Özellikle şu sessiz ve kitaba takıntılı abla çok ilgimi çekti.


Alt metin taraması yapılacak bir film değil fakat sizi sürüklediği ve getirdiği nokta itibarıyla epey eğleniyorsunuz. Özellikle zeka kırıntıları filmi güzelce süslemiş. İlerleyen yerde bu dokuz çevirmenden birkaçının gizli plan yaparak kitabı çaldığı ve önceden sızdırdığı kısmı çok güzel işlemişler fakat orada bile film bize küçük ipuçları bırakmış. Yazarın kim olduğunu ikinci yarıda tahmin etmek zor değildi fakat işin içine giren zeka beni mest etti.


Sorgu odasında yazarın editöre cinayeti itiraf ettirmesi ve hırsızlığı onun üstüne bırakması cidden keyif vericiydi ama her şeyden en mükemmeli, benim için seyir zevkini ateşleyen bir sahneye gelelim. Editör yazarlarımıza epey kötü davranıyor, artık yavaş yavaş sona yaklaşıyoruz. Ona yapılan planı biliyor ve harekete geçiyor. Yazarlarımız çember etrafına alıyor editörümüzü. Ah o sahne, o konuşmalar...


Geçmiş gelecek ve şimdi karmaşasını başta ne oluyor diyerek izlesem de bir yerde akış normale dönerek aklınızdaki soru işaretlerini siliyor. Hoşuma giden en önemli detay ise, yazarımızın başta fakir ama bilgili biri olarak kendisini yansıtmasıydı.


Genel olarak güzel, akla Who am I, Primal Fear getiren, ecük tahmin edilebir ama epey etkileyici bir filmdi. Kitaplara saygısızlık eden bir editöre içerden cevap verebilmek ve bunun her adımını düşünerek yapabilmek hoş bir senaryo ürünüydü.


İzleyin izlettirin...


Puanım: 7/10


Ezgi'nin IMDB Puan listesi için tık!

Emre'nin Köşesi

Yazıyı bu kadar gün beklettiği ve bazı kısımları unutmama sebep olduğu için Ezgi'ye teşekkür ederek yazıma başlamak istiyorum.


Filmin giriş bölümü, tam olarak bakın ben size misler gibi gizem vereceğim, içinde çıldırmalı karakterlerin olduğu bir film olacak havasını hemen veriyor ki zaten ''Biz Kimiz'' yazımızı okuduysanız bilirsiniz ki bu en sevdiğim türlerden birisidir. Kapatacaksın 3-5 kendini bilmez deney faresini bir mekana, izle gör insan evladının ne kadar uykusuz, aksi, lanet karakterler olduğunu. Filmimizin yönetmeni, ruh hastası rolünü Güldür Güldür'den tanıdığımız Uğur Bilgin'e vermiş. Merhaba Uğur Bey;

Ortalama bir film izleyicisi her bir bireyin bu filmin sonu ters köşe diyebileceği bir film olmuş, o yüzden şaşırdığım bir film olmadı. Zaten Ezgi filmin 40. dakikasında olayların arkasında kim olduğunu buldu. Maalesef bizde böyle...


Karakterlerin bireysel özellikleri oldukça güzel harmanlanmış ve her türden bireyler bir araya getirilmiş ki 9 farklı ülkeden 9 farklı çevirmenin getirilmesi kişiliklerin tamamen farklı olması için yeterli. Gerek flashback'ler, gerek ise şüpheli davranışlar sebebiyle film içerisinde sürekli ''şüpheli'' şahsımız değişebiliyor ki buna da bir başarı diyebiliriz. Tabii ki bir de Uğur Bey var... O bir ruh hastası, o bir sosyopat. Her şeyin mümessili bu bey, konuda da bahsettiği gibi kitabın kopyasının çalınmasıyla birlikte ortalığı toz duman edecek bir süre sonra. Uğur Bey, insan hırsını ve bu yolda ne kadar şeytanlaşabileceğini çok iyi gösteriyor bizlere. Oysa bıraksa ne kadar da mutlu herkes, 2 ay bedava yemek, akbil parası yok, su faturası yok, temizliği ve bulaşığı yok. Nasıl da tatlı tatlı eğleniyorlar;

Filmin ilk yarısı oldukça yavaş geçiyor, ikinci yarısı da bir o kadar güzel ve yerine göre şaşırtıyor. Zaten günün sonunda da çoğumuzun film hakkındaki yorumları son yarım saate göre şekilleniyor. Bu mantıkla da filmimiz bizi tatmin ediyor ki beni etti.


Standartlarımın üstüne puan verdim, sebebi de motivasyonunu sevmiş olmam. Filme verdiğim puan da zaten motivasyon ile ilgili. Biz balık burcu bireyler seviyoruz böyle duygusal işleri. Yoksa filmin ederi son kısmı çıkardığınız zaman 5.5 puan civarı. Muhtemelen filmin 6.5 olmasının sebebi de arkasındaki duygusal motivasyon. Aksi bir durum olsaydı filmin 6 barajının biraz üstünde olabileceğini düşünüyorum.


Çok analiz yapılacak derinliği olmayan, sıkmadan izleten, kararında uzunlukta bir film olmuş. İzlemediyseniz ve yediğim spoiler'lar beni etkilemez diyorsanız filmi izleyebilirsiniz.


Puanım: 7/10


Emre'nin IMDB Puan listesi için tık!

Bir önceki film yorumumuz The Children'ı okumak için tıkla

Bizi Instagram hesabımızdan takip etmeyi unutmayın

Yorum Gönder

0Yorumlar

Yorum Gönder (0)