Filmin Türü: Korku-Gerilim | Süre: 78 Dakika | IMDB: Link
REC Konusu
Televizyon programı için çekim yapan genç bir televizyon muhabiri, kameraman ve itfaiye memuru ihbar gelen üzerine bir başlarına gelecek olaylardan habersiz bir şekilde apartmana giderler ve olaylar gelişir.
REC Yorumu
Ezgi'nin Köşesi
El kamerası ile çekilen filmler benim için ayrı bir güzel oluyor, tek başıma iken izlemekten epey korkar izleyemezdim. Emreyle birlikte film izlemeye başlayınca bir baktım ki o da çok severmiş bu tarz filmleri. Nerede bu tarz filmLer varsa oturup izleriz. Hatta Instagram sayfamız için bu tarz bir içerik hazırlayabiliriz. Sizi de böylelikle oraya da davet etmiş olayım, bekleriz...
Emre'nin filmi övmesiyle heyecanlı heyecanlı izleyelim dedim, Emre'nin 4.izleyişi oldu, aman çaktırmayın...
Ben filmi yıllardır kenarda köşede görürüm ve hep paranormal, vahşetli bir konusu olduğu gelirdi aklıma, hiç öyle bir film değilmiş, bu bir başyapıtmış.
Kısa süresi itibarıyla ne kadar gerilebilirim diye soru işaretleriniz varsa hemen bu yazıyı okumayı bırakın ve koşun filmi izlemeye başlayın.
- Spoiler -
Filme konusunu hiç okumadan başladım, bu daha da gerilmemi sağladı aslında. Filmde ne öcü var, ne canavar var, ne de ruhlu bir şey var. Bunlar olmadan benim için korkunçluk seviyesi olarak ilk üçe girer bu film.
El kamerası ile çekilen bir film olmasının yanında bu film hem bir tek mekan filmi hem de salgınlı zombimsi türden, yani anlayacağınız benim için bir nimet.
Hiç beklemediğim bir şekilde film bir anda başladı ve o çaresizliği sonuna kadar hissetmeme neden oldu. Günümüz şartlarında böyle bir olayın yaşanması çok yüksek, her şey çok olağan gelişiyor, insanlar bir virüs sonucu çıldırıyor ve sağlıklı insanlar buraya hapsoluyor. Oradan oraya koşturmalar asla mantıksız değil, siz ne yapmayı planlıyorsanız başrol karakterlerimiz de onları yapıyor. Mantıklı davranışlar sonucu bile kısıldığımız kapandan bir türlü çıkamamak ayrı bir gerginlik konusu.
Oyunculuklar benim için zirveydi, film benim gözümde bir yerden sonra film olmayı bıraktı, basit bir itfaiyeci, kameraman ve muhabirin yaşadığı talihsiz olayları gösteren bir videoya döndü. Bu kadar gerçekçi yapılan filmleri çok seviyorum.
Özellikle önünüze bir anda bö bö diye atlayan karakter olmaması bu filmin benim için ilk sıralarda yer alması için yeterli, size doğru koşan karakterler, hele o merdivene kelepçelenmiş abla... Burayı üç nokta ile bırakıyorum ki izlemeyip de burayı okuyanlar koşup izlesin.
- Spoiler -
Film bitince Emre'nin 4. defa izlemesine asla şaşırmadım. Bir süre sonra 5.izleyişiyle karşı karşıya oluruz belki benim yüzümden. :')
Kısacası söyleyeceğim şu ki eğer gerim gerim gerilirken sevgilinizin elini tutmak isterseniz, sıkışmış hissetmek, gerçekten korkuyu hissetmek isterseniz lütfen hiç durmadan izleyin, hafiften ışıklarınızı da kapatın. İyi seyirler. :')
Puanım: 8/10
Ezgi'nin IMDB Puan listesi için tık!
Emre'nin Köşesi
Yıl en fazla 2008, REC filmini ilk defa izliyorum. Tabii ki o zamanlar henüz bu tarz filmler yok, varsa da yaygın değil. Aynı zamanda hem tek mekan filmi, hem zombi filmi hem de first-person kamera çekimi. O dönemler varsa dahi ben daha tüyü yeni bitmiş bir bebe olduğumdan piyasaya hakim değilim. İlk izlememde zaten hayran oldum, önce kısa süre sonra tekrar izledim, ardından birebir aynı çekime sahip olan Amerikan versiyonu ''Quarantine'' filmini izledim.
Bu tarz filmleri sevmemin başlangıcı da bu film ile gelir, first-person kamera ile çekilen filmlerin içine girmek, olayları benimsemek ve gerilmek çok daha kolay ve kuvvetli oluyor.
Filmimizin konusu ise; bir televizyon programı için itfaiye departmanında bir gün geçirecek olan muhabir ve kameramanın gelen ihbar üzerine bir binaya intikal etmesi üzerine başlıyor. Binada yaşayan bina sakinlerinin birinden şüphelenen salgın koruma birimi, binayı muhabirimiz içerisindeyken karantiya alıyor.
Filmi izlemediyseniz izlemenizi tavsiye ederim, yazının bundan sonraki kısmı spoiler içerecektir.
- Spoiler -
Film, süresinin kısalığı sebebiyle aksiyonun asla bitmediği ve sıkılmaya asla fırsat bulamayacağımız bir senaryoya sahip. Ne ara girdiler, ne ara yaşlı tontiş teyzemiz bunlara saldırdı, ne ara herkes enfekte oldu... Filmde sürekli bir koşuşturma var, gerilim asla bitmiyor. Tabii ki kamera açısının muhteşemliği sayesinde biz de kendimizi sağa sola koşuyormuşuz gibi hissediyoruz.
Filmin orta bölümünde ortalık biraz sakinlemiş olsa da zombilerimizin atölye'den çıkmasıyla daha da hareketleniyor. REC'in en güzel taraflarından biri de filmde salak karakterin olmayışı, o yüzden bu dangalak keşke bunu yapmasaydı diyeceğimiz, eleştiride bulunacağımız çok bir durum da olmuyor. Herkes hakkını vererek sırası geldikçe nalları dikiyor. Tabii hepimiz biraz üzülmüşüzdür itfaiye eri kapıyı korurken öldüğünde, ancak filmin hızı sebebiyle bir karakterle de bağ kuramıyoruz.
Filmin sonunda ise, ilk izlediğimde o yıllarda, ''Bu film ''Dine'' bağlanmış aman'' desem de(asi ergen işte), şimdi izleyince konunun din ile alakası olmadığını gördüm. Aslında olay; Bir kız hastalanıyor, Vatikan'a gidiyor ve Vatikan bunu dini yollarla tedavi edemeyince bir bilim adamına el altından teslim ediyor. Bilim adamımız da tedavi edemeyince diyor ki ben bunu prosedürler gereği yok etmeliyim, ancak ses kaydı bu kadar. Muhtemelen bu kızımız imha edilmeden bilim adamı beyi imha ediyor. Kafalarda tek soru; Köpek bu virüsü nasıl kaptı? Belki de serinin diğer 3 filminde bunun cevabı var, ancak ben izlemiş olsam da hatırlamıyorum.
- Spoiler -
Puanım: 8/10
Emre'nin IMDB Puan listesi için tık!